BAHÇE DERGİSİ ANTİK YUNAN'DA BİR YAŞAM FELSEFESİ STOACILIK
Antik Yunan’da Bir Yaşam Felsefesi: Stoacılık
“Herkes mutlu yaşamak ister, ancak yaşamı mutlu kılan şeyin ne olduğunu görmek konusunda zihinleri kördür”.
Antik Yunan’da Sokratesçi geleneğe olan bağlılığı ile temayüz eden Stoa Okulu hiç kuşkusuz Batı felsefe geleneğinin şekillenmesinde oldukça etkili olmuştur. Kurucusu Kitionlu Zenon olan Stoa Okulunun son ya da geç dönemi olarak adlandırılan döneminin en önemli temsilcileri Senaca başta olmak üzere Epiktetos ve Marcus Aurelius olmuştur. Özellikle Roma dönemi Stoacıları içerisinde değerlendirilen Senaca’nın özgün adıyla De Vita Beata& De Brevitate Vitae olan (Mutlu Yaşam Üzerine)&(Yaşamın Kısalığı Üzerine) olarak çevrilen eseri söz konusu geç dönem Stoacılığın izlerini yansıtması bakımından önemlidir. İki bölüme ayrılan ve kitabın adlarını içeren eser, C. Cengiz Çevik’in Latince aslından yapmış olduğu çevirisiyle Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan yayıma kazandırıldı.
Senaca, kitabın ilk bölümü olan Mutlu Yaşam Üzerine’de mutlu bir yaşama
sahip olmanın nasıl mümkün olduğunu ele alır. Ona göre “doğaya uygun yaşam”
aslında “mutlu bir yaşam” anlamına gelmektedir. Burada ifade edilmek istenen,
insanın yeteneklerinin farkında olması ve doğanın bize uygun gördüğü şeylerin
bir gün geçip gideceği bilinci ile hareket etmek olacaktır. Bu bakımdan hazzın
insan yaşamındaki etkisi ve rolüne dikkat çeken Senaca’ya göre bedenin
isteklerinin insanı bağımlı kılması endişe verici olarak yer edecektir. İnsan
için hazzın egemen olması onun en yüksek iyiden summum bonum uzaklaşmasıdır. Dolayısıyla insanın davranışlarının yegâne
gayesi olan en yüksek iyiden ve erdemden uzaklaşan bir yaşam mutlu bir yaşam olmaktan
da uzaklaşmış olacaktır. Senaca mutlu bir yaşam için erdemi öncelerken, hazzı
da tamamiyle yabana atmaz. İnsanın hazlara karşı onların dizginleyicisi ve
efendisi konumunda olmasını yeğler. “Acılarımı bastırmaktansa, sevinçlerimi
dizginlemeyi tercih ediyorum” söylemi çerçevesinde hareket eden
Senaca bu bağlamda hazların durumuna
karşı etkin bir öznenin gerekliliğini de vurgulamış olmaktadır. Öte yandan
erdemler için bazılarının rahatsız edilmeye, bazılarının ise yulara başka bir
ifadeyle kontrol edilmeye ihtiyaç duyulduğundan bahseder. Bedeni dikkate olarak
gerçekleştirdiği metaforik bir anlatımla ona göre nasıl ki bedenin yokuş aşağı
yuvarlanmaması için tutulmasını gerekiyorsa, yokuş yukarı tırmanması için de
çabalaması gerekmektedir. Sabır, cesaret ve azim çaba harcanması gereken erdemlerdir.
Cömertlik, ölçülülük ve nezaket ise aşağı doğru giden erdemler olup ruhumuzun
aksi yöne doğru ilerlememesi, kayıp gitmemesi için diğer erdemler üzerinde
teşvik edici olması gerekmektedir.
Senaca
Yaşamın Kısalığı Üzerine adlı ikinci bölümde geçmiş, şimdi ve geleceği
işaret eden üçlü zaman anlayışından hareketle yaşamın yeterince uzun olduğunu
vurgular. Yeterince uzun bu yaşam insan için pek çok faaliyete uygun koşul
sağlayacak kadar değerli olup, yalnızca hazların peşinden koşarak geçirilecek
meşguliyetlerle doldurulamayacak kadar da değersiz değildir. Bu bakımdan Senaca
yaşamın, içi boş hayallerin pelinden koşularak ya da vaktini utanç verici
meşguliyetlerle doldu olarak geçirilmemesi gerektiğini salık verir. Öte yandan
Senaca’ya göre yaşamın anlamlı kılınabilmesi adına boş vaktini olabildiğinde
kıymetli uğraşlarla geçiren, zihinlerini dinç tutan ve kendisini bilgeliğe
adayanlar yaşamlarını iyi yönetmiş sayılmaktadırlar. Nitekim böylesi bir yaşam
insan için zorlukla ve çabayla hazırlanmış bir yaşam olarak yer edeceğinden
kolay kalıcı ve mutlu bir yaşam olacaktır.
Netice itibariyle Kynikçe bir yaşamı
önceleyen Seneca’ya göre, iyi bir yaşam nasıl olmalıdır sorusu iyi bir eylemi
gerekli kılarken dolayısıyla erdemi de gündeme getirmiş olmaktadır. Bu bakımdan
iyi, mutlu ve bilgece bir yaşam hiç kuşkusuz gelip geçici olan hazlardan ziyade
erdemi amaç edinerek gerçekleştirilecek bir yaşamla mümkün görünmektedir. Bu
bakımdan Senaca, mutlu bir yaşamın temellerini insanın bizzat kendisinde ve
doğayla ilişkisinde bulur.
Yorumlar
Yorum Gönder